TARE (Transarteriyel Radyoembolizasyon) Nedir?
TARE (Transarteriyel Radyoembolizasyon), karaciğer kanserlerini ve başka organ kanserlerinin karaciğere metastazlarını tedavi etmek için kullanılan bir tedavi yöntemidir. İçinde radyoaktif madde bulunan çok küçük boyuttaki kürelerin (mikroküre) direkt olarak kanser dokusu içine, kanser damarları yoluyla verilmesidir.
Tümör ve metastazlarına yol açan hücrenin bulunduğu alana radyoaktif madde içeren küçük küreciklerin (mikroküreler) enjekte edilmesidir. Radyoaktif madde olan itriyum-90 (Y90) mikroküreler, sağlıklı dokular korunarak, tam olarak tümör üzerine radyasyon uygulayarak etki ederler. Bu sayede çevre dokular zarar görmez.
TARE Neden Yapılır?
TARE tedavisi:
- Karaciğerdeki tümörü küçülterek cerrahi tedaviye uygun hale gelmesini sağlar.
- Kanserli hücreleri öldürerek hastanın organ nakli için zaman kazanmasını sağlarken, organ nakli için başlangıçta uygun olmayan tümörü küçülterek nakil için olanak sağlar.
- Kemoterapinin etkili olmadığı hastalarda tedavi olanağı sağlar.
- Semptomları hafifletmeye yardımcı olur.
- TARE tedavisinde mikroküreler bir kan damarından geçer ve karaciğer tümörüne direkt ulaşır. Bu sayede radyoaktif madde, diğer radyasyon tedavilerinde olduğu gibi, kanser hücrelerine ulaşmak için vücudun sağlıklı kısımlarından geçmez.
TARE Öncesi Süreç Nasıl İlerler?
TARE tedavisi kararı multidisipliner bir yaklaşım ile onkoloji, nükleer tıp, radyoloji, genel cerrahi, gastroenteroloji ve patoloji bölümlerinin hastayı birlikte değerlendirmesi ile verilir. Tüm bölüm hekimleri, hasta seçimi, tedavinin planlanması, hastanın takibi ve tedavinin değerlendirilmesi gibi konularda görev alır.
Tedavi öncesi ilk anjiografi işlemi girişimsel radyolog tarafından yapılır. Bu işlemde karaciğerdeki tümörün hangi damardan beslendiği, karın içi diğer organlara herhangi bir kaçak olup - olmadığı, akciğere şantın varlığı ve hastaya verilecek Y90 mikroküre dozu hesaplamaları yapılır. Bu işlemde kontrast adı verilen bir boya ve Nükleer Tıp Uzmanı tarafından Tc-99m MAA denilen bir madde verilir. Sonrasında Nükleer Tıp Bölümü’nde sintigrafi filmleri doz hesaplamaları için çekilir. Bu filmlerden ne kadar doz Y90 mikroküre verileceği hesaplanır.
TARE Ne Kadar Sürer?
TARE İlk anjioyu takip eden 10-15 gün içinde yapılır. İlk anjiodaki gibi kasık bölgesi uyuşturulduktan sonra küçük bir kesi ile femoral arter olarak tanımlanan atar damardan girilerek karaciğer atar damarına ulaşılır, buradan da tümörü besleyen atar damara girilir. Kateter buraya yerleştirilerek Y90 mikroküre kanserli doku içine gönderilir.
Y90 mikroküre radyoaktif maddesi tümör dokusu içinde dağılır ancak normal karaciğer dokusuna etkisi son derece azdır. Bu nedenle TARE tedavisinin tamamen hedefe yönelik olarak uygulandığı söylenebilir. Bu işlem 1 ila 3 saat arasında sürebilir. Kaç tümörün tedavi edildiğine ve nerede olduklarına bağlı olarak süre değişiklik gösterir.
Tedavi uygulamasından sonra hasta 1 gece hastanede gözlem altında tutulur ve ertesi gün kan testleri kontrol edilerek taburcu edilir. Bir hafta – 10 gün sonra kontrole çağrılır.
TARE uygulamasından 1 ay sonra BT, MRG ve / veya PET/CT yanı sıra laboratuvar testleri ile tedavi yanıtı değerlendirilir.
TARE uygulamasında tedavi bir seferde yalnızca karaciğerin bir lobuna uygulanır. Dolayısıyla karaciğerin diğer lobuna da tedavi uygulanması gerekiyorsa tekrar planlama yapılır. Karaciğerin diğer lobu için uygulanacak TARE aşamaları bir öncekinin aynısıdır
TARE Sonrasında Neler Olabilir?
İşlem sonrasında:
- Kasık ağrısı veya morarma,
- Yorgunluk,
- Ateş,
- Mide bulantısı ve kusmayı içerebilen hafif karın ağrısı görülebilir.
Oluşan bu yan etkiler destekleyici tedavi ile yaklaşık 1 hafta içinde düzelir.
TARE tedavisinden sonra 1-2 gün içinde hasta günlük yaşantısına geri dönebilir.
TARE Uygulamasının Herhangi Bir Riski Var mı?
TARE uygulamasında komplikasyon riski %1 – 2 civarındadır. Bu komplikasyonların en sık görülenleri şöyle sıralanabilir:
- Kateterin kasık içine girdiği yerde enfeksiyon, kanama veya kan damarı hasarı.
- Radyasyonun hedeflenen alanın dışına çıkması durumunda vücudun başka bir bölümünde (akciğerler, mide, bağırsak veya pankreas gibi) hasar oluşumu.
- Karaciğer veya safra kesesi sorunları.
- Kan damarlarını görmek için kullanılan kontrast boyadan kaynaklanan alerjik reaksiyon veya böbrek sorunu.
- Kanda enfeksiyonla savaşan hücre sayısında azalma (lökopeni).
- Kan pıhtılaşma hücrelerinin (trombosit) sayısında azalma (trombositopeni).
Nadiren de olsa görülebilen bu etkililerin oluşmaması için TARE tedavisi öncesi hasta iyi değerlendirilmeli, gerekli tüm ön testler ve görüntüleme işlemleri yapılmalıdır.