Çocuklarda konuşmanın yaşıtlarına göre geri kalması, aileler için endişe verici bir durumdur. Gecikmiş konuşma, çocuğun yaşına uygun beklenen konuşma becerilerini gösterememesi olarak tanımlanır. Bu durum gelişimsel bir gecikme olabileceği gibi, organik ya da işlevsel bir konuşma bozukluğunun belirtisi de olabilir.
Gecikmiş Konuşma ve Konuşma Bozukluğu Arasındaki Fark Nedir?
Konuşma bozukluğu, çocuğun konuşma üretiminde fiziksel ya da nörolojik engeller nedeniyle sorun yaşamasıdır. Gelişimsel dil gecikmesinde ise çocuk konuşmaya başlamakta gecikir ancak sonrasında gelişim genellikle normale döner. Organik konuşma bozukluğunda altta yatan fiziksel bir neden varken, işlevsel bozuklukta herhangi bir organik neden bulunmaz.
Konuşma Bozuklukları Kulak Burun Boğaz Kaynaklı Olabilir
Konuşmanın sağlıklı bir şekilde gelişmesi için işitme, konuşma organları, sinir sistemi, zeka ve görme gibi birçok sistemin sağlıklı olması gerekir. Bu nedenle konuşma gecikmesi yaşayan çocuklarda öncelikle kulak, burun, boğaz, göz, nöroloji ve psikiyatri gibi alanlarda detaylı değerlendirme yapılmalıdır.
İşitme kaybı, konuşmada gecikmenin en sık nedenlerinden biridir. Doğumsal ya da sonradan gelişebilen işitme kayıpları, çocuğun konuşma gelişimini doğrudan etkileyebilir. Özellikle sık üst solunum yolu enfeksiyonu geçiren çocuklarda orta kulakta sıvı birikimi ve buna bağlı geçici işitme kaybı görülmesi yaygındır. Ayrıca fark edilmeyen damak yarığı, dil bağı gibi ağız içi problemleri de konuşma gelişimini olumsuz etkileyebilir.
İfade Edici ve Alıcı Dil Arasındaki Fark
Konuşma gelişimi iki ana başlık altında değerlendirilir; alıcı dil (anlama) ve ifade edici dil (anlatım). Henüz konuşamayan bir çocukta dili anlamaya yönelik beceriler gelişmişse, genellikle nörolojik bir sorun yoktur. Örneğin, “topu getir” komutunu anlayıp uygulayan ama konuşmayan bir çocukta gelişimsel dil gecikmesinden söz edilebilir.
Alıcı dili gelişmiş ama ifade edici dili gecikmiş çocuklar, özellikle 18 ila 24 aylık dönemlerde “bekle ve gör” yaklaşımı ile izlenebilir. Ancak bu süreçte altta yatan olası sorunlar dışlanmalıdır.
Konuşma Gecikmesi Olan Çocuklarda Dikkat Edilmesi Gereken Gelişim Aşamaları
- 3-6 ay: Anlamsız sesler çıkarır.
- 6-12 ay: “Ba-ba”, “ma-ma” gibi hece tekrarları yapar.
- 12 ay: Basit komutları anlar, ismiyle çağrıldığında bakar.
- 12-16 ay: Anlamlı 1-2 kelime söyleyebilir.
- 24 ay: 5-10 kelimelik dağarcığa sahip olmalıdır.
- 24-36 ay: 2-3 kelimelik cümle kurmalı, basit soruları anlayıp yanıtlamalıdır.
- 36 ay sonrası: Konuşmaları yabancılar tarafından anlaşılır olmalıdır.
- 4-5 yaş: Basit bir olay anlatımı yapabilir.
- 7 yaş: Karmaşık olayları sıralı şekilde anlatabilir.
Bu gelişim basamakları geriden geliyorsa konuşma gecikmesi ihtimali göz önünde bulundurulmalıdır.
Gecikmiş Konuşmanın Nedenleri
- Gelişimsel dil gecikmesi
- Ailede geç konuşma öyküsü
- Prematüre doğum
- İki dilli büyüme ortamı
- İşitme problemleri
- Ağız içi yapısal bozukluklar (dil bağı, damak yarığı)
- Zeka geriliği, otizm spektrum bozukluğu
- Psikososyal uyaran eksikliği
- Aile içi aşırı müdahaleci yaklaşım
- Psikolojik nedenler
Tanı Sürecinde Neler Yapılır?
Konuşma gecikmesi şüphesi olan çocuklar işitme testi, nörolojik muayene, göz muayenesi, ağız içi yapıların incelenmesi, gelişim testleri ve zeka değerlendirmelerine tabi tutulur. Organik bir neden saptanmazsa, çevresel ve psikolojik etkenler göz önüne alınır.
Dil Gelişimini Desteklemek İçin Ailelere Öneriler
- Çocuğun isteklerini ifade etmesi için sözel iletişim teşvik edilmelidir.
- Günlük aktiviteler sırasında çocuğa basit sorular sorulmalı ve yanıtlaması için zaman tanınmalıdır.
- Kısa hikayeler anlatması desteklenmeli, dinleme ve konuşma alışkanlıkları geliştirilmelidir.
- Aile bireyleri her gün düzenli iletişim kurmalı, çocuğun konuşma girişimlerine olumlu geri bildirim vermelidir.
- Aile ortamı sözel uyaran açısından zenginleştirilmelidir.
Erken Müdahale Büyük Önem Taşır
Konuşma gelişiminde gecikme saptandığında erken tanı ve müdahale çocuğun sosyal, duygusal ve akademik gelişimi açısından kritik rol oynar. Gecikmiş konuşma göz ardı edilmemeli, uzman hekim ve dil-konuşma terapistlerinden destek alınmalıdır.