Obezite Nedir? Neden önemli bir halk sağlığı sorunudur?
Obezite, besinlerle alınan kalori miktarının harcanan kalori miktarından fazla olması sonucunda sağlığı bozacak ölçüde vücutta anormal ve aşırı yağ birikmesidir. Hayat kalitesini önemli ölçüde düşüren ve yaşam süresini kısaltan, halk arasında aşırı şişmanlık olarak bilinen obezite, çağımızın giderek büyüyen ve yaygınlaşan çok önemli bir sağlık sorunudur.
Günlük alınan enerjinin harcanan enerjiden fazla olması durumunda, harcanamayan enerji vücutta yağ olarak depolanmakta ve obezite oluşumuna neden olmaktadır
Yetişkin erkeklerde vücut ağırlığının %15-18'ini, kadınlarda ise %20-25'ini yağ dokusu oluşturmaktadır. Bu oranın erkeklerde %25, kadınlarda ise %30'un üstüne çıkması obeziteyi oluşturmaktadır. Dünyada 1.6 milyar kişi fazla kilolu ve bunların 400 milyonu da obezdir. Ülkemizde de diğer dünya ülkelerinde olduğu gibi obezite görülme sıklığı gün geçtikçe artmaktadır. TC Sağlık Bakanlığınca yapılan “Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması-2010” ön çalışma raporuna göre Türkiye’de obezite sıklığı; Erkeklerde %20,5 Kadınlarda ise % 41,0 Toplamda % 30,3 olarak bulunmuştur. Toplamda fazla kilolu olanlar %34,6, fazla kilolu ve şişman olanlar %64,9, çok şişman olanların oranı %2,9 olarak bulunmuştur. Obezite, estetik bir sorun olmaktan çok, tedavi edilmediğinde yüksek tansiyon, kalp yetmezliği, ölümcül damar hastalıkları ve psikolojik sorunlara neden olabilen önemli bir hastalıktır.
Obezitenin neden olabileceği yandaş hastalıklar şunlardır:
- Tip 2 diyabet
- Hipertansiyon, Koroner arter hastalığı, Kalp yetmezliği
- Solunum bozuklukları
- Metabolik sendrom, İnsulin direnci, Kolesterol ve lipid yüksekliği
- Adet düzensizlikleri, Kısırlık, Doğum zorlukları, Polikistik over sendromu, Aşırı kıllanma
- Uyku apnesi, Uyku bozuklukları
- Gastroözofageal reflü
- Depresyon, Toplumsal uyumsuzluk
- Osteoartrit
- Varis
- Beyin kanaması ve Felç
- Safra kesesi taşı
- Meme, kalın bağırsak ve prostat kanseri gibi bazı kanserler (obezite ameliyatlarının uzun dönemde çeşitli kanserlere bağlı ölümleri azalttığı bildirilmektedir)
- İdrar inkontinansı
KİMLER OBEZ OLARAK DEĞERLENDİRİLMEKTEDİR?
Obezitenin belirlenmesinde en yaygın olarak kullanılan ve WHO (Dünya Sağlık Örgütü) tarafından kullanılması önerilen ölçüm metodu vücut kitle indeksidir (VKİ). VKİ; kilogram cinsinden vücut ağırlığının metrekare cinsinden boyun karesine bölünmesiyle hesaplanır.
Vücut kitle indeksi değeri
| Sınıflandırma
|
18,5 kg/m²'nin altında olanlar | Zayıf |
18.5 – 24,9 kg/m² arasında olanlar | Normal kilolu |
25 – 29,9 kg/m² arasında olanlar | Fazla kilolu |
30 – 39,9 kg/m² arasında olanlar | Obez |
40 – 50 kg/m² arasında olanlar | Morbid obez |
50 - 60 kg/m² arasında olanlar | Süper obez |
60 kg/m² üzerinde olanlar | Süper süper obez |
OBEZİTE GELİŞİMİNDE RİSK FAKTÖRLERİ NELERDİR ?
Obezite yaşam şeklimizin bir sonucudur. Obezite tedavisinde yaşam şekli değişikliği işte bu nedenle çok önem taşımaktadır.
Obeziteye neden olan etmenler tam olarak açıklanamamakla birlikte aşırı ve yanlış beslenme ile fiziksel aktivite yetersizliği obezitenin en önemli nedenleri olarak kabul edilmektedir. Bu faktörlerin yanı sıra genetik, çevresel, nörolojik, fizyolojik, biyokimyasal, sosyo-kültürel ve psikolojik pek çok faktör birbiri ile ilişkili olarak obezite oluşumuna neden olmaktadır. Tüm dünyada özellikle çocukluk çağı obezitesindeki artışın sadece genetik yapıdaki değişikliklerle açıklanamayacak derecede fazla olması nedeniyle, obezitenin oluşumunda çevresel faktörlerin rolünün ön planda olduğu kabul edilmektedir.
Obezitenin oluşmasında başlıca risk faktörleri aşağıda sıralanmıştır:
- Aşırı ve yanlış beslenme alışkanlıkları
- Yetersiz fiziksel aktivite
- Yaş
- Cinsiyet
- Eğitim düzeyi
- Sosyo–kültürel etmenler
- Gelir durumu
- Hormonal ve metabolik etmenler
- Genetik etmenler
- Psikolojik problemler
- Sık aralıklarla çok düşük enerjili diyetler uygulama
- Sigara-alkol kullanma durumu
- Kullanılan bazı ilaçlar (antidepresanlar vb.)
- Doğum sayısı ve doğumlar arası süre
OBEZİTE TEDAVİSİ
Obezite tedavisinde nedene yönelik tedavi uygulanmalıdır. Obeziteye neden olan metabolik bir neden var ise öncelikle bunun tedavi edilmesi gerekir. Hastaya uygun diyet tedavisi, egzersiz, ilaç tedavisi, psikolojik destek ve diğer tedavi yöntemleri planlanmalıdır. Hasta detaylı analizlerden geçirilmeli, obezitenin herhangi bir organik sebepten (genetik, endokrin, nörolojik) veya ilaç kullanımından kaynaklanıp kaynaklanmadığı ortaya konmalıdır.
Öncelikle profesyonel bir ekip tarafından kişiye özel diyet ve egzersiz programı planlanmalı, gerekirse ilaç tedavisi de başlanmalıdır. Fakat tüm çabalara rağmen uzun süredir morbid obez olan hastaların ancak %2-4 kadarı kalıcı olarak kilo verebilir. Obezite tedavisinde kullanılacak yöntemler her hastaya göre ve vücut kitle endeksine göre değişiklikler göstermektedir.
OBEZİTE TEDAVİSİNDE KULLANILAN YÖNTEMLER
Vücut kitle endeksi 28-33 arası olan hastalarda başlıca 2 yöntem kullanılmaktadır.
1. MİDE BALONU
Endoskopi aletiyle ağızdan mideye içi boş bir balon yerleştirilir. Ardından balon şişirilir. Midenin içine yerleştirilen balonun kapladığı alan sayesinde hastalarda erken doyma ve tokluk hissi oluşmaktadır. Ancak diğer girişimsel yöntemlerden önemli bir farkı balonun belli bir süre (6 ay -1 yıl) sonra çıkarılmasıdır. Hastalar bu süre içinde yapılarına göre, fazla kilolarının %10-20’si arasında kilo verirler.
Mide Balonu kimler için uygundur?
Vücut Kitle İndeksi 30-40 kg/m2 arasında olan diyet ve egzersiz sonucunda kilo verememiş olan 18-65 yaş arasındaki yetişkinlerde birincil işlem olarak, süper ya da süper süper obezlerde ameliyat ve anestezi riskini azaltabilmek için ameliyat öncesi dönemde yardımcı hazırlık yöntemi olarak da kullanılmaktadır. Özellikle cerrahi girişimin risk taşıdığı hastalarda bu yöntem daha fazla tercih edilmektedir.
Mide Balonu kimler için uygun değildir?
- Gastrit, mide ülseri
- Geçirilmiş mide cerrahisi
- Geniş hiatus hernisi (mide fıtığı)
- Gebelik ve emzirme
- Alkol bağımlılığı
- Kanama bozukluğu olan bireylerde mide balonu uygulaması yapılmamalıdır.
Mide Balonu Nasıl Uygulanır?
Hastaların işlemden 8-12 saat önce aç kalmaları gerekir. İşlem ortalama 10-15 dakika sürer. Hastanın rahatsız olmaması için sedasyon uygulanır. Öncelikle endoskopi yapılarak yemek borusu, mide ve duodenum değerlendirilir. Sonra jelle kayganlaştırılan balon yumuşak bir şekilde yemek borusundan mideye doğru gönderilir ve endoskopi kontrolü altında balon mide içerisine yerleştirilir. Özel uzatma hattı kullanılarak balon mide içerisinde serumla şişirilir ve işlem tamamlanmış olur. İşlemden sonra hastalar birkaç saat gözlem altında tutulur ve bu sürenin sonunda taburcu edilirler. Hastaların hastanede kalmasına gerek yoktur. Fakat bundan sonraki aşamalarda hastaların doktoruyla sürekli olarak iletişimde olması son derece önemlidir.
Mide Balonu uygulaması sonrasında oluşabilecek rahatsızlıklar
- Önceden var olan reflü yakınmalarında artış
- Karnın üst bölümünde şişkinlik ve rahatsızlık hissi
- Basıya bağlı olarak mide ülseri gelişmesi
2. MİDE BOTOKSU:
Mideye Botilinum toksini (botoks) uygulanması, endoskopik yöntem ile midenin belirli bölgelerine Botilinum toksini enjekte edilmesi esasına dayanan nispeten yeni bir kilo verdirme yöntemidir. Bu yöntemde mide kaslarının kasılması sınırlandırılarak mide boşalma süresi gecikir ve hastada iştah kaybı elde edilir.
Mide Botoksu kimler için uygundur?
Mide botoksu aslında kilo vermek isteyen herkese uygulanabilir. Bu işlem bir ameliyat değildir. Ancak hasta seçimi önemlidir. Vücut kitle indeksi 40’ın üzerinde olan ve ameliyat ile başarı elde edilebilecek hastalarda mide botoksunun çok faydalı olmayacağını söylemek gerekir. Bu noktada fazla kiloları olan ama ameliyat edilecek kadar da obez olmayan ve kilo vermek isteyen hastalar ideal hasta grubunu oluşturur. Midesinde ülser veya gasrit olan hastalarda ise öncelikle bu hastalıkların uygun tedavisi gerçekleştirildikten sonra mide botoksu uygulanabilir.
Mide botoksunun yan etkileri var mı?
Botoks esas olarak ciltte kırışık azaltmak amacıyla çok yaygın kullanılmaktadır ve tehlikeli bir yan etkisi bilinmemektedir. Mide botoks uygulaması ise standart bir endoskopik işlem olduğundan literatürde bildirilmiş önemli bir yan etkisi bulunmamaktadır. Kas hastalığı olanlar ve botoksa karşı alerjisi olan kişilerde işlemin uygulanması uygun değildir.
Mide botoksunun kilo verdirme garantisi var mıdır?
Mide botoksu da dahil olmak üzere hiç bir yöntemin kilo verdirme garantisi yoktur. Mide botoksuna mucizevi tedavi gibi davranmak doğru değildir. Mide botoksunun iştahı azaltıcı etkisi olduğu ve diyete yardımcı olduğu bilinmekle beraber, botoks uygulaması sonrası yüksek karbonhidratla beslenen hastalarda başarısız olma ihtimali de mevcuttur.
OBEZİTE CERRAHİSİ
Morbid obezite ölümcül bir hastalık olup mutlaka giderilmesi gereken “hayati” bir rahatsızlıktır. Morbid obezite cerrahisi geçirenlerin ortalama yaşam süresine 15 yıl eklendiği düşünülmektedir.
Obezite Cerrahisi Kimlere Uygulanır?
Diyet: Cerrahi tedavi planlanacak olan hastalar, hormonal herhangi bir rahatsızlığı bulunmayıp diyet, egzersiz ve ilaç tedavisi ile kilo vermeyi başaramayan veya verdiği kiloları geri alan hastalardır. Bu hastaların en az 3 yıldır obezite problemi olması, en az 6 aylık iki defa diyet egzersiz ve psikolojik desteğe karşın başarısız olmuş olmaları gerekmektedir. Bu hastaların diyet ve egzersizle kilo verme şansı ancak %2-4 olmasına rağmen cerrahi önermeden önce mutlaka denenmelidir.
Yaş: Hasta 18-65 yaş arası olmalıdır. Bu yaş sınırlaması hastanın performansına ve ek hastalıklarına göre istisnalar içerebilir.
Vücut Kitle İndeksi: Vücut kitle indeksi 40’ın üzerinde olmalı ya da 35-40 arasında olup yandaş hastalığı (yüksek tansiyon, şeker hastalığı, uyku apnesi, eklem rahatsızlıkları, reflü hastalığı vb.) olmalıdır.
Amerikan Diyabet Birliği (American Diabetes Association) ve Uluslararası Diyabet Federasyonu (International Diabetes Federation) Tip 2 Diyabet nedeniyle tedavi alıp tedaviye rağmen kan şekerleri kontrolsüz seyreden, tedaviye uyum sağlayamayan ve vücut kitle indeksi 35 kg/m2’den büyük olan hastalarda obezite cerrahisinin her türlü tedaviden üstün olduğunu bildirmektedirler.
OBEZİTE CERRAHİSİ TİPLERİ
TÜP MİDE AMELİYATI
Genel anestezi altında ve kapalı (laparoskopik) cerrahi teknikle uygulanan bir yöntemdir.
Operasyon çubuk şeklindeki kamera ve 3-4 delikten karın içine sokulan çubuk biçimindeki aletlerle gerçekleştirilir. Mide otomatik zımbalama-kesme cihazları (stapler) kullanılarak kapatılır ve kesilir. Midenin yaklaşık %70-80'i çıkartılır ve mide dikine muz şeklinde ince uzun bir tüp haline dönüştürülür. Ameliyatın meydana getirdiği yapısal ve işlevsel değişiklikler iştahın azalmasına ve yeme-içmenin kısıtlanmasına yol açar.
Midede açlık hissini doğuran faktörlerin başında ghrelin hormonu gelir. Bu hormonun çoğu midenin bombe kısmından salgılanır. Tüp mide ameliyatında, midenin ghrelin salgılanan kısmı çıkartılır. Kanda ghrelin hormonu seviyesi önemli ölçüde düşer. Açlık hissi zayıflar ve iştah azalır. Pankreas bezinden erken faz insülin salınımının artışı ile insülin direncinin kırılması kilo verilmesindeki esas mekanizmadır. Ameliyattan sonra diyetisyen rehberliğinde iki ay süren bir beslenme uyum dönemi yaşanır. İlk iki hafta sıvı, daha sonraki iki hafta yumuşak gıdalarla beslenmek gerekir.Ameliyatın en önemli avantajlarından bir tanesi sindirim sisteminin çalışmasında ciddi bir bozulmaya yol açmaması, ciddi derecede vitamin ve mineral eksikliği oluşturmamasıdır. Tüp mide ameliyatı genel olarak tüm ameliyatlar içinde hafif-orta derecede riskli bir ameliyattır. Hastaların büyük bir çoğunluğu herhangi bir ek sorun yaşamaz. Ameliyat kapalı teknikle yapıldığı için aynı gün ayağa kalkmak mümkündür. Hastanede 3-4 gün yatış yeterlidir. Birkaç hafta içinde olağan gündelik hayata dönülebilir. Kilo veriş hızı kişisel farklılıklar göstermekle birlikte ortama 1 yıllık sürede fazla kiloların % 80'i kadardır. Ameliyat sonrası obeziteye bağlı ortaya çıkmış olan diyabet, hipertansiyon, uyku apnesi, polikistik over sendromu gibi yandaş problemler büyük oranda düzelmektedir.
GASTRİK BY-PASS AMELİYATLARI:
Bu ameliyatlarda ince bağırsağın değişen uzunluktaki kısımları gıda geçişinden ayırılır. Böylece alınan kalorilerin önemli kısmının vücut tarafından alınması engellenir. Mini Gastrik By-pass, R-Y Gastrik By-pass, Biliopankreatik Diversiyon/Duodenal Switch, Duodenojejunal By-pass/Sleeve Gastrektomi bu tip ameliyatlardandır. Tüp mide ameliyatı gibi kapalı yöntemle yapılmaktadır. Vitamin ve mineral eksikliği görülme riski daha yüksek olduğu için takip dikkatli yapılmalıdır.